Omurganın dejenere olup vücudun buna uyum sağladığı ileri yaş dönemlerinde fıtıklaşma daha az görülüyor. Ancak orta yaş ve üstü insanların günümüzde daha hareketli olma isteği arttığı için yapı bozuldukça fıtık gibi algılanan, kireçlenmiş, omurun geçtiği kanalı daraltan ve konforu azaltan sertleşmiş disk yapılan görülüyor. Kişilerin hareket ve konfor isteği ise bu yaş grubundaki cerrahi tedavi sayılarını artırıyor.
Omurga fıtıkları, yükün ve hareketin en çok olduğu bölgelerde görülüyor. Bunlar boyunda hareketin çok fazla olduğu C5-6 ve C6-7 boyun omurları arasında oluyor. Bir de belde en çok yüklenmenin olduğu L4-5 veya L5-S1 diski arasında görülüyor. Boyunda bir fıtıklaşma olup kola giden sinire bası yaparsa kol ağrısı, kolda uyuşma, kuvvet kaybı veya el becerisinde bozulma gibi şikayetler oluşuyor. Eğer omuriliğe bası yaparsa, omuriliğin geçtiği kanalda daralma olursa fazla ağrı yapmıyor ama daha riskli sonuçlar doğuruyor. Çünkü omurilik hassas bir organ ve buraya sinsi bir bası oluşması elde kuvvetsizlik, derin duyusunda bozulma, yürüme zorluğu, idrar problemleri gibi geri dönüşü olmayan omurilik bası bulgularının ortaya çıkmasına neden oluyor. Hasta bunu, yaşayarak elini kullanamayarak yürümesi bozularak hissediyor. Ağrısı olmadığı için doktora gitmesi gecikiyor ve bu tip durumlarda en iyi cerrahi yapılsa dahi omurilikteki hasarlanmadan dolayı geriye dönüş çok zor oluyor.
Koldaki sinirde oluşan bası hasta için başlangıçta çok daha ağrılı olsa da belli bir süre içinde vücut buna uyum sağlayabiliyor ve ağrı geçiyor. Böyle bir durumda doktorlar anlık değerlendirmeye göne sinir fonksiyonlarını en çok koruyacak yöntemi yani cerrahiyi önerebiliyor. Fakat hasta aylarca kol ağrısı çektikten sonra ağrısı geçtiğinde "iyi ki ameliyat olmamışım" diye yorum yapıyor. Vücudun uyum sağlaması ise her zaman kişinin lehine olmayabiliyor. İlerleyen dönemde daha büyük sıkıntılar yaşanabiliyor.
Belde ise daha çok bacak ve bel ağrısı ortaya çıkıyor. Bacağa giden sinirlerde bası oluştuğunda kullanmada zafiyet, harekette zafiyet, kuvvetsizlik, yürüyememe ve hareket kabiliyetini yitirme şeklinde ilerliyor. Hasta daha çok yatıyor, yürüyemiyor, konforu ve sosyal hayatı etkileniyor.
Diskleri dejenere etmemek : Sigara kullanmaktan hastanın anatomik yapısına, omurganın kötü kullanımından omurganın dengesine kadar birçok faktör dejenerasyona neden oluyor.
Dejenere olmuş fıtıkta disk içi basıncı artırmamak : Bunu engellemek çok zor oluyor çünkü basıncı en çok artıran oturmak ve otururken sağa sola esnemek oluyor. Bu hareket hem diskin amortisör görevini az yapmasına hem de disk içi basıncın artmasına yol açıyor.
Eğer boyunda omurilik basısı varsa veya sinir basısı ağrı ile beraber gidip bir sinirde kuvvetsizliğe, reflekslerde azalmaya neden oluyorsa cerrahi tedavi öneriliyor. Cerrahide amaç, erken dönemde etki ile hastanın eski hayatına ağrısız olarak dönmesi oluyor. Boyun frtıklarına cerrahi müdahalede genellikle tüm disk çıkarıldığı için herhangi bir nüks olmuyor. Bel fitıklarında ise taşan kısım alındığından, diskin kalanının fonksiyonunu sürdürmeye devam etmesi için yerinde bırakılan fıtıklar yüzde 10 civarında tekrar edebiliyor.
Bunda anatomik ve yapısal faktörler, omurganın stabilitesi, diğer disklerin durumu, kilo ve yanlış hareketler gibi hastadan kaynaklanan etkenler de rol oynuyor. İster endoskopik girişimlerle ister mikroskop altında yapılan mikrodiskektomi ile hastanın sinirleri daha iyi korunuyor olsa da, nüks oranları var olmaya devam ediyor. Tekrar fıtıklaşma oranının yüzde 20-30 oranında görüldüğü durumlarda platin, vida gibi bazı enstrümanlar kullanılarak oradaki hareketi kalıcı veya kısmen sabitleyerek ve yükü dağıtarak yeni bir fıtıklaşma olasılığı azaltılıyor. Bu gibi durumlarda genel prensip en az hasarı vererek en yüksek verimliliği elde etmek oluyor. Çünkü omurga kullanmak zorunda olduğumuz, yaşlanan, yaşlandıkça kalitesini yitiren ve mekaniği de bozulan bir yapı. Bugün için yapılan mükemmel bir ameliyat, yaş ilerledikçe, omurga yıprandıkça o yaş için mükemmel bir ameliyat olmayabiliyor. Bu nedenle en az hasar verecek en yüksek faydayı sağlayacak cerrahi müdahaleyi yapmak gerekiyor.
En sık kullanılan yöntem klasik MR oluyor ancak röntgen de pratikte kullanılmaya devam ediyor. Şüpheli durumlarda daha iyi görüntü verdiği için CT de kullanılıyor. Sinirlerin etkilenip etkilenmediği konusunda ayırıcı tanı EMG ile konuluyor. Film bulgusu ile hastanın şikayetleri uyumlu değilse klinik bulgulara yönelik tedavi yapılıyor.
Cerrahi tedavide kullanılacak yöntemler farklı olabilmekle beraber, boyun cerrahisinde sıklıkla anterior diskektomi kullanılıyor. Kanal darsa arkadaki kemikleri almak ya da vidalamak gerekebiliyor. Önden girilen bir disk ameliyatı yaklaşık 1,5 saat sürüyor. Müdahale edilecek disk seviyesine ve diskin sertlik durumuna göre süre değişebiliyor. Belde uygulanan mikrodiskektomide de süre kişiye göre farklılaşıyor. Disk dokusunu ortaya koyabilmek için sinirleri kenarlara çekmek ve hasar oluşturmamak için çok dikkatli davranmak gerekiyor.