Dışarıda hafif bir rüzgâr esiyor, yapraklar hışırdıyor, dallar birbirine vuruyordu. (durum fiili)
Bu bölgede çiçekler ilkyazdan sonbahara kadar durmadan açar. (durum fiili)
Yeni aldığım çanta masanın üzerinde duruyordu. (durum fiili)
İşten çıktıktan sonra evine doğru yürüdü. (durum fiili)
Çocuk sabaha karşı uyumuş. (Durum fiili)
Derse yetişebilmek için hızlı adımlarla yürüyordu. (Durum fiili)
Oyma dolapların içindeki yemek ve kristal reçel takımları insanların gözlerini kamaştırıyordu. (oluş fiili)
Uzun süre yağmurda bekleyen bisikletim paslanmıştı. (oluş fiili)
Akşam yaptığımız kardan adam, sabahleyin erimişti. (oluş fiili)
Misafirler için hazırladığı kek pişti. (oluş fiili)
Ayşe ninenin sepette unuttuğu armutlar çürümüş. (Oluş fiili)
Ağaçtan düşen çocuğun kolu morardı. (Oluş fiili)
Zavallı çocuk utancından hemen kızardı. (Oluş fiili)
Üzüntüden Cemal dedenin saçları bir anda beyazladı. (Oluş fiili)
Onun her türlü işini ben yaptığım için beni çok seviyordu. (iş fiili)
Bir de mahalle çeşmesinden günde iki üç kez taze su götürürdüm. (iş fiili)
Ben de köpeği Fındık ile bahçeyi boydan boya dolaşırdım. (iş fiili)
Sonra dut ağacına tırmanır, kışlaya giden yolu saatlerce seyrederdim. (iş fiili)
Tadını hâlâ damağımda duyuyorum. (iş fiili)
Biz de buna karşılık özenle baktığı çiçekleri hemen her gün suluyor, etraflarında biten otları ayıklıyorduk. (iş fiili)
Seni bir yerlerden hatırlıyorum. (iş fiili)
Tabaktaki son lokmayı da iştahla yedi. (iş fiili)
Yere düşen kalemleri arkadaşıyla topladı. (İş fiili)
Doğan her güneşle seni düşünürüm. (İş fiili)
Bebek, ışıltılı gözlerle minik kediye bakıyor. (İş fiili)
Yüreğinin resmini gözlerinde seyrediyorum. (İş fiili)
Dikkatsiz davrandığı için çantasını yere düşürdü. (İş fiili)