Non-çölyak glüten hassasiyeti, glüteni tolere edemeyen, glütenli besinler aldıklarında aynı çölyak hastalığına benzeyen belirtileri olan, ancak kanında çölyak hastalığına özgü antikorlar bulunmayan ve ince bağırsak dokusunda hasar gözlenmeyen bir durumu tanımlıyor. Çölyak hastalığı yüzde 1 oranından görülürken, non-çölyak glüten hassasiyetine toplumun yaklaşık yüzde 20'sinde rastlanıyor.
Belirtiler çölyak hastalığına benziyor ancak daha hafif seyrediyor. Bu hastalıkta ince bağırsakta çölyak hastalığında olduğu gibi bağırsak geçirgenliğinin artması da söz konusu olmuyor. Ancak bazı çalışmalarda bu hastalarda baş ağrısı, konsantrasyon bozukluğu, eklem ağnsı, bacak, kol ve parmaklarda uyuşma gibi sindirim sistemi dışı belirtiler bulunabiliyor. Belirtiler glüten alımından saatler, hatta günler sonra ortaya çıkabiliyor. Bu da doğuştan immün yanıt için tipik bir olay oluyor.
Hayır, çünkü besin alerjisinde cilt testleri pozitif oluyor ve kanda IgE denilen, alerjiye özgü antikorlar yükseliyor.
Tanı koymada kullanılan bir test bulunmuyor. Ancak çölyak ve diğer hastalıklar dışlandıktan sonra teşhis konabiliyor. Genetik testin negatif olması çölyak olmadığını gösteriyor. Hastalar glütensiz diyetle sorunlarını giderebiliyor. Bütün bu klinik tabloların dışında "glütene alerji" denen bir durum da söz konusu olabiliyor. Bu durumda glüten uygulamasıyla yapılan cilt testi pozitif bulunuyor. Her iki durumda da hastalar glütensiz diyetle sorunlarını giderebiliyor.
Hastaların, çölyak hastalığında olduğu gibi yüzde 100 glütensiz diyet uygulaması gerekiyor. Bunun hayat boyu mu, yoksa belli bir dönem mi devam edeceğine dair somut kanıtlar bulunmuyor. Ancak eliminasyon diyeti yapılması yani alerji yapan besinlerin diyetten çıkarılmasıyla ilgili görüşler var. Probiyotikler ve düşük karbonhidrat diyeti de diğer alternatifler arasında yer alıyor. Hiç belirtisi olmayan kişilerin diyete uyumu iyi olmuyor. Tarama ile ortaya çıkan vakaların yüzde 25’i ise böyle bir tanı konmasından dolayı memnuniyetsizliğini ifade ediyor.
Sonuç olarak nedeni bilinmeyen gaz, şişkinlik, ishal, demir eksikliği anemisi ve buna bağlı halsizlik yakınması olan kişilerin çölyak ve benzeri hastalıkların tanısının konması için bir hekime başvurması gerekiyor. Böylece yıllarca süregelen ve bir türlü şifa bulmayan hazımsızlık yakınmalarına da çare bulunabiliyor.